bir kutu kitap

okumanın tadına varmamın sebebi babamdır. okuma yazmayı öğrenmeden önce bana kendi okuduğu gazete, dergi vs’den hoşuma gideceğini tahmin ettiği bölümler okurdu. bugünün anne-babaları gibi uyumadan önce masal okunmazdı tabiy ama elinde gazete ya da dergiyle görünce yanına yanaşıp “ne okuyorsun” diye sorardım o da bi şeyler okurdu. ilkokul iki ya da üçe gidiyordum sanırım, bir akşam eve bir kutu kitapla gelmişti (bunu daha önce yazdım belki? uzun süredir blog yazmanın cilveleri, tekrara düşülebiliyor) o gün kitap seti satan birileri çalıştığı yere gelmiş, o da ablamla ikimize (henüz erkek kardeşimiz doğmamıştı) arkadaş yayınlarının setini almıştı. behrengiler, masallar çıktı kutudan, nasıl sevinmiştim! sonra hayatımda kitaplar hep oldu. diyeceğim odur ki, çocukken etrafta okuyan, okumanın hayatı nasıl zenginleştirdiği, insanı eğlendirdiği, mutlu ettiğini gösteren birileri şart,  sonradan kitapları hayatımıza katmak zor hele ki şimdi etrafımız bilgisayar oyunları, facebook, twitter gibi her yaştan insanı oyalayan şeylerle çevrili iken…

bu girizgahı şundan yaptım, geçen gün noni’nin blogunda antakya’da bir köy okulunun öğretmeninden gelen mesaj vardı. öğretmen mahmut bey, “çocuklar ellerindeki 5-10 kitabı okumaktan okuma zevkini kaybettiler” diyor, köy okulunun kütüphanesi için destek beklediklerini söylüyordu. fotoğrafta önünde (o köyde mi çekilmiş o bilgi yoktu ama) okumaktan kenarları eprimiş, yırtık bi kitapla bir öğrenci görünüyordu. sürekli aynı 5-10 kitabı okumaları etkiledi beni sanırım, hele ki çocuklar için ne sıkıcı! hemen evdeki kütüphaneye ilk öğretim çağındaki çocuklar ne okur gözüyle baktım, pıtırcıklardan başka bi şey çıkmadı ama olsun, onlardan, sahaftan yine pıtırcık, küçük kadınlar, iki sene okul tatili, orman çocuğu vs gibi klasiklerden bir seçki yaptım, yapı kredi yayınlarından da yüzde 20 indirimli yeni kitaplar aldım (biri resimdeki calvino). ofisten arkadaşım wassiye de evdeki kitaplardan seçtiklerini getirince, küçük de olsa bir kutuyu doldurduk. geçen cuma günü de yurt içi kargo ile köy okuluna gönderdik.  öğretmenleri mahmut bey’e de bir mektup yazdık (onu da unutmadık, kutuya bir orhan pamuk – ursula k. le guin de koyduk), güle güle okusunlar.

yeni satın alıp ya da elinizdeki kitaplardan göndermek isterseniz adres:

Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okulu, Reyhanlı/HATAY

bir de şöyle bir not var:

Not:  Okulumuz köy okulu olduğundan dolayı bazı kargo firmaları tarafından sorun-gecikme olabilir. Bu yüzden kitapları kargoya verdikten sonra kargo firmasını-kargo bilgilerini  mahmutadin@hotmail.com mail adresine yollarsanız daha iyi olur. Böylece kargonun takibini daha iyi yapabiliriz.

15 thoughts on “bir kutu kitap

  1. Ne iyi yapmışsın sevgili kitap kurdu arkadaşım. :)

    Ben her Cumartesi (o zaman okul Cumartesi yarım gündü) babamla kitapçıya gider, o hafta sonu okumak üzere, Milliyet Yayınlarının çocuk serinin yeni çıkan bir kitabını alırdım. :)

  2. neolitik hanım: iyilik güzellik a.ş.’nin genel müdürü… küçük iyilik, büyük iyilik demez, hepsini aynı şevkle yapar. beğeniyorum!

  3. ellerinize sağlık, ne güzel yapmışsınız, çocukken kitap ne tatlı, ne büyülüdür, babam bana yeni kitap getirdiğinde okullar kar tatili olmuş kadar sevinirdim. ben de hemen bir kutu hazırlamayı düşünüyorum. eşe dosta da haber edeyim.

  4. ekmekçi kız,

    milliyet yayınlarının mavi kapaklı, küçük boy kitaplarını diyorsun diy mi? ben de severdim onları.

    kitap alınca sevinen çocuklar hep olsun diye uğraşıyoruz görüyosun :)

    ***

    wassiyeciğim,

    bu işler örgüt işi biliyosun, desteklerin olmasa yürümez iyilik güzellik a.ş. ben de beğeniyorum şirketin işlerini :)

    ***

    zerka,

    çok sevinirim bir kutu hazırlarsan, üşenmeyip, o kadar kitaptan ne olur ki demeyip göndermekte fayda var, eşi dostu haberdar etmek de çok iyi olur. çok teşekkürler desteğin için.

    ***

    şuleciğim,

    oh ne güzel! kimbilir ozan ne kitaplar okumuştur, çocuklar çok sevinecek :) blogun ıvır zıvır mevzular arasında böyle işlere de yaraması hoşuma gidiyor. öpüyorum.

    ***

    serpil,

    ben teşekkür ederim, yukarıda dediğim gibi şu toplaşmamız güzel bi şeylere vesile oluyor ya, acayip seviniyorum :)

    sevgiler.

  5. Neocuğum, teşekkürler bu yazı için.
    Geçen gün annemle konuşuyorduk, sizin okuma alışkanlığınız, babanızdan dedi, güldüm, anne kendine haksızlık etme sen de okumayı seviyorsun dedim, yok yok babanız çok okurdu diye itiraz etti, komikti;) Benim babamla ilgili hatırladığım çoğu karede onun kitabına dalmış hâli vardır, annem haklı sanırım.
    Bir süredir uzağım bloglardan, bugün senin bloğunla başladım, yavaş yavaş (kahve de yaparım;)) okuyacağım sevdiğim yazıları. Tekrar teşekkürler emeğin için, ben de klasiklerden bir kutu hazırlayıp göndermeyi istiyorum. Annemi bir yolcu edeyim İstanbul’a, haftaya yaparım -umarım- bu işi.
    Aracı olduğun için sağol, sarılıyorum sana.

    p.s.: -Calvino demek, aman aman diyeyim, çocuk kitabı olduğuna bakmasın insanlar:) Şaka tabii, harika bir seçim olmuş, bayıldım.
    – Antik Batı Klasikleri diye bir seri buldum. Lacivert Yayıncılık’mış hazırlayan yayınevi. Fiyatlar çok uygun, çevirileri de aslından. Tamam belki bendeki klasikler kadar özenli hazırlanmamış olabilir bu kitaplar, ama çok kötü olduğunu da düşünmüyorum ben. Bende üç kitabı var bu serinin; İdam Mahkûmunun Son Günü, Gönül Yakınlıkları, Ölüler Evinden Anılar. Biraz incelemiştim, fena gelmemişti dili bana. Tam olarak bilemem tabii. Her neyse, o serinin kitaplarından alacağım çocuklara, umarım memnun kalırlar. Bir de, İzmir’de doğru düzgün sahaf yok maalesef.

  6. neo, çocuk kitaplarının bende yeri büyük. annem türkçe öğretmeniydi. ben de onun vesilesiyle başladım okumaya. arka kapağında bir çocukla köpeğin yer aldığı arkadaş kitapları vardı evde dizi dizi. hala sahaflarda görünce dayanamayıp alırım. ben de o aldıklarımdan ve çevirip sevdiğim kitaplardan bir paket hazırladım.

    bu dayanışma ruhu ne güzel! sağol paylaştığın için.

  7. Kitapları hep çok sevdim ama özellikle çocukluk dönemi kitaplarımı unutamam. Kitap okunan bir evde büyümek önemli, evet. Ama kitaplara düşkünlük sanırım biraz da kişilikle ilgili.
    Bu Calvino’yu şimdi uzaklarda kim bilir hangi çocuk okuyor ? Heyecanlandım düşündükçe. Ne kadar iyi bir şey yapmışsın Neo. Umarım gönderdiğin kitaplar çocukların hayallerini büyütür, yeni kitap kurtları yaratır.
    Daha çok okul var böyle kitabı, kütüphanesi olmayan. Seferberliğe devam !

  8. justine,

    ben teşekkür ederim. bir süredir ben de bakamadım bloglara. sen nasılsın, iyi misin? annen yanında ya, iyisindir diyorum kafadan :)

    annemin kitapla arası yoktur, o daha çok gazete okur, posta, hürriyet, sağlık haberleri, o şuna iyi geliyormuş, bu şuna vs. ha bir de istanbul haberlerini takip eder, “aman kızım dikkat et kendine oralarda” konuşmaları yapmak için.

    klasikler çok iyi olur bence, biz de çocukken çevirileri o kadar özenli olmayan kitaplar okuduk ama güzeldiler yine de. tabii o saydığın üç kitaba biraz neşeli şeyler de katmak lazım :)

    izmir’de bir sahaf eksikliği var sanırım, yine sen söz etmiştin bundan. hatta birisi bir sahaf var aslında diye yorum mu bırakmıştı ne? neo ve puslu hatıraları :)

    ben de sana sarıldım.

    ***

    alkım,

    hah, ben hatırlayamadım o serinin adını, arkadaş kitaplar! babamın getirdiği kutuda onlardan vardı. çok güzel bir seriydi gerçekten. ben de sahaflarda bulunca alıyorum hemen. geçen lastik pabuçları buldum, zoşçenko’nun. ne güzel kitaptır!

    çeviri yaptığını bilmiyordum. zor ve kıymetli bir iş. kolay gelsin.

    ben çok teşekkür ederim. katılıp destek olduğunuz için. biz de ofisten bir kutu daha gönderiyoruz bugün.

    ***

    ışın,

    doğru diyorsun, kişilikle de ilgili kitap sevmek. günümüz çocuklarına sevdirmek içinse ekstra çaba harcamak gerekiyor :)

    ben de yeni kitap kurtları yaratma dileğine katılıyorum. çok okul var böyle evet, gördükçe, fırsatını buldukça bir şeyler yapmak lazım.

  9. Benim annemin de kitapla pek ilgisi yoktur, o da gazete ve dergicidir, Neocuğum;) Çok sever gazetedeki haberleri okumayı. Ananem yaşarken sabahki hâlleri komik oluyordu bunların, annem gazeteden bir haber okuyordu ananeme, o da o kadar şaşkınlık içinde kalıyordu ki, gerçekten mi kızım, tekrar okusana bir, filan diyordu, çok tatlıydılar;) Ben her zamanki komikliğimi yapıyordum tabii, ben okuyayım ananeciğim biraz diyor, haberleri abartarak, ve fena uydurarak okuyordum, ilk önce inanacak gibi oluyor sonra numaracı diye kızıyordu ananem. Özlemişim, allah rahmet eylesin.

    Ben iyiyim sanırım, ne yapalım iyi olmayıp da (annemin lafları, bak bir haftada nasıl da bulaşmış;p) canım, yaşıyoruz işte.

    A, bugün iyi sayılırım aslında. Bak ne oldu; ben öylesine, hava almak için dışarı çıkmıştım. Annem hâlâ Rüyalar’da tabii, C. aradı, ben de o sırada bizim oradaki uyduruk bir marketteki kitap reyonuna bakıyordum. Sana söylediğim fikirden bahsettim ona da, buraya geliyorsun zaten, beraber seçelim, buradan gönderelim, dedi, Heyecan yaptım birden, orada sahaf gezmesi çok keyifli ya. Sonra, benim ona (arada bir), ilgilendiği kitapların linkini gönderdiğim Simurg Yayınevi’ni hatırlattı. Orası netteki en iyi sahaf sanırım, ben uzun süredir orayı biliyor ve kitap alıyorum onlardan zaten. Neyse, aklıma gelmemişti. Oradan alıp, okulun adresini versen kargo şirketine dedi. Çok mantıklı geldi bu fikir bana. (hoş, C. bunu söyledikten sonra gel İstanbul’dan beraber alalım demiş ve son kararımızı vermiştik ama ben vazgeçtim, o bilmiyor daha;)) Şimdi kitapları seçtim çocuklar için. Çok keyifliydi onlar için seçim yapmak, kaptırdım kendimi;p Moby Dick’i, Gargantua ile Pantagruel’i, On Küçük Zenci’yi ve hatta iki tane Cedric serisinden kitabı attım sepete. David Copperfield’ı da koydum, on bir kitap oldu, az biliyorum ama sizin gönderdikleriniz de var. Sonra yine iletişim kurarlar bizimle, okusunlar yeter. Sana küçük bir sorum var, ben okulun adresini yazacağım teslimat yerine, olur değil mi? Buraya gönderilip, sonra benim tekrar kargoya vermem saçma olacak. Neyse, sen bana seslen ben bu gece siparişi veririm.

    Böyle işte, çok uzattım. Şimdi çay koyayım, patates salatası için malzemeleri hazırlamıştım, onu da yapayım hemen -oyalanmazsam tabii!-. Fena değil bu akşam sanki.

    Çok sarıldım.

    p.s.: Neo, sen Trendeki Yabancılar’ı ve Merhameti Ertelemek’i okumuş muydun, Patricia Highsmith’in. Geçen gün kitaplığı karıştırırken rastladım sen aklıma geldin. Ben okumuş sevmiştim, iki kitabı da. Sen polisiye seversin, aklında olsun. Trendeki Yabancılar’ın filmini de seyretmiştim, Alfred Hitchcock’un çektiği, beğenmemiştim, bunu da bir kenara yazalım, dursun;)

  10. justinecim,

    yeni cevap verebiliyorum yorumuna, dediğin gibi olur bence, kargo adresi olarak aynı o şekilde okulun adı veriliyordu, bir sorun olacağını sanmam. yurtiçi kargo sorun çıkarmadan götürüyormuş eğer o sitenin seçenekleri arasında varsa.

    patates salatasına bayılırım! hafta sonu ben de yapayım. haşlarken biraz zerdeçal koyunca çok hoş bir sarı renk oluyor patatesler, böyle yemek fotoğraflarındaki gibi altın sarısı renkte, aklında olsun.

    patricia highsmithleri universite yıllarımda okudum bitirdim, çok severim. öyle has polisiye yazarı bulunmuyor artık. iyi oldu hatırlattığın, bakayım okumadığım kalmış mı?

    öptüm çok.

  11. A ha, işte geç yanıt yazarsan böyle olur, patates salatam harika oldu ama sapsarı olmadı tabii;p Evde de zerdeçal vardı oysa, neyse bir dahaki sefere kesin öyle yaparım. Çok seviyorum böyle yemek tüyolarını;)
    Neocuğum ben şimdi çalışıyorum, işteyim. Biraz önce iş arkadaşlarımdan biriyle çay içip sohbet ediyorduk, bu okul işini söyledim, iyi ki aklıma gelmiş söylemişim. O da katılmak istedi, hatta onun bir arkadaşı da istermiş yardım etmeyi. Böylelikle toplu gönderip kargo ücreti yerine bir kitap daha ekleyebileceğiz;p
    Sevgiler, iyilikler olsun, şimdilik bye;)

  12. Pingback: okumak nedir? « ÖYKÜ DEFTERİ

Leave a reply to justine Cancel reply