Bir veda hatırası olarak ginkgo biloba yaprakları

Ramazan’ın son günleriydi. Neo ve Çiço son birkaç Ramazan olduğu gibi Hırka-Şerif ziyareti için sabah erkenden karşıya geçtiler. Hüzünlü ve tenha bir Ramazan yaşamışlardı. Birkaç iftar daveti dışında oruçlarını hep evde açmışlar, geçen yıllara göre pek az misafir ağırlamışlardı. İftar saatlerinde meydandaki iftar çadırından ilahiler arasında sıkıştırılmış çığırtkan parti nutukları yükseliyordu. Her akşam gittikleri teravihlerin de tadı kalmamış, kutuplaştıran siyasetin ağır ve zehirleyici havası camiye de sirayet etmişti.

Hırka-i Şerif ziyareti kırgın kalplerine çok iyi gelecekti.

Fatih’in sabah trafiğinde Hırka-i Şerif Camiine ilerlerken, önümüzdeki sene de gelebilecek miyiz diye sordu kendi kendine ve yine o huzursuzluk hissine kapıldı. “Ramazan’ın en özel ziyaretine giderken nereden çıkıp geliyor bu negatif sinyaller canım? diye kızdı ve yine üzerinde durmamaya karar verdi.

Taksiden inip cami avlusuna girdiklerinde birden bulutlar toplandı ve tatlı bir yaz yağmuru başlayıverdi. Yolda gelirken hiç bulut yoktu, yağmur sanki sadece o mübarek mekânın üzerine yağıyordu. Ilık damlaların altında camiye girmek için sıra beklerken, yerdeki yapraklar dikkatini çekti, farklı bir biçimleri vardı, yarım çiçeklere benziyorlardı. Kimisi yeşil, kimisi daha şimdiden güz renklerinde bir sürü yaprak. Birkaçını alıp ajandasının arasına koydu. O yaprakların da zihninde beliren tekinsiz sorular gibi, şehirdeki son günlerine dair işaretler olduğunu henüz bilmiyordu.

Camii çıkışında yağmur dinmişti, sıcak ve nemli gün kaldığı yerden devam ediyordu.

Aynı yapraklar çok değil birkaç hafta sonra Üsküdar’ı geride bırakarak gidecekleri okyanus aşırı yeni şehirde tekrar karşısına çıkacaktı. Ruhlarını alt üst eden o yolculuk sonrası geldikleri şehirde akşamüstleri parkta uzun yürüyüşler yaparak iyileşmeye çalışıyorlardı. Sıcak bir yaz akşamı sessizce yürürlerken kaldırımda yaprakları gördü ve tanıdı. Yarım çiçekler gibi, kenarları dantelalı zarif ginkgo bilobalar…

Meğer Hırka-i Şerif’in avlusundan alıp ajandasının arasına koyduğu o yapraklar, yakında buradan çok uzaklara gideceğini, başka bir ülkede yeni bir hayata başlayacağını fakat korkmasına gerek olmadığını, nereye giderse gitsin yolunu Hırka-i Şerif’teki manaya çıkaracak işaretleri bulacağını söylemişti Neo’ya… Dünyanın hiçbir yeri yabancı değildi, “Allah’ın arzı genişti”, zor bir yolculuğa çıksa da onu hep “evinde” ve emniyette hissettirecek aşinâ bir şeyler bulacaktı…

Nasıl geçireceğini bilmediği kış için hazırlık yapması gerekmiyordu evet, onun için yapılmış İlahi bir plan vardı.

Not: Ginkgo biloba Türkçe mabet ağacı demekmiş, Hırka-i Şerife dikilmesi boşuna değil demek ki…