yaz, yaz, yaz

blog dünyasında şok polemik! tatilden yeni dönen justine ayağının tozuyla neolitik hanım’a ayar verdi! “ne o öyle sonbahar güzellemeleri, yaza haksızlık etmesene kızım” dedi. pekiy, neo ne yazdı da justine’i çileden çıkardı? azzz sonra!

ya tabiy ki yok böyle bi şey! magazin dilinin hastasıyım, kaç gündür de yazasım yok, justine’e “hoşgeldin, tatil nasıldı, sonbahar geldi negzel diy mi?” yazınca, “yaz kısa sürüyor, önce onun tadını bi çıkarsaydık, sonbahar her zaman gelir” cevabını alınca “hah aradığım polemiği buldum” diye düşündüm :) bi de televizyonda kanalı değiştirmeye üşenip, fonda magazin programıyla yazmaya başlayınca öyle oldu.

evet, sonbahar, eylül geldi diye bi zil takıp oynamadığım kaldı. twitter’de hemen eylüllü edip cansever şiirlemeleri, yaz bitti hurey! diye ağzı kulaklarda dolanmalar vs. resmen üstüne atladım sonbaharın. neymiş, bazı akşamlar serin oluyormuş, hırka felan giyiliyormuş, ışık da değişmiş, efendime söyleyeyim rüzgarlar bile başkaymış. ya bi dur neo, gündüzler bildiğin cayır cayır sıcak, on dakka yürümek bile terletiyor, hala buzdolabından su içiyorsun, bal gibi de yaz hükmünü sürüyor işte.  ama yok, bi yandan da senin suçun diyil böyle yazdan koşarak uzaklaşman, kaç yazdır seni şu güzelim mevsimden soğutanlar utansın.

valla ne yalan söyliyim, yazla aramızın bozuk olmasının geçmişi öyle çok uzak tarihlere gitmiyor, şu son birkaç yılın hikayesi… bilirsiniz, her bahar sonu, yaz başı “allahım nolur, şu önümüzdeki üç ay güzel geçsin” minvalli temenni yazıları yazıyorum lakin sanki tam tersini dilemişim gibi türlü ve kötü sürpriz mahiyetindeki şeylerle berbat yazlar geçiriyorum. detayları anlatmayayım şimdi; özetle, yaza kıl oluyorsam sebebi var(dı).

justine öyle yazınca bi daha düşündüm, evet, haksızlık etmeyeyim artık şu mevsime -gerçi geçti biraz, en azından takvimde bitti- insana sebepsiz neşe veren, hafifleten, iyi hissettiren bir mevsim, sırf saray arkası sokağa çıkan yokuşta apartman bahçelerinden gelen yasemin kokusu yüzünden bile sevilir yani… bunu saymıyorum, seneye hakkını teslim edicem, söz.

fotoğraf şurdan: flickr

2 thoughts on “yaz, yaz, yaz

  1. Ay çok güldüm;)) Sabahtan beri başım ağrıyor şekerim, böyle yekten girme konuya, alıştıra alıştıra yaz, öyle yaz ki şimdilerde ancak geçer gibi yapan baş ağrım gülme hareketleri ile tekrar geri dönmesin. Valla, “hah ha”lı bir gülme bile olmadı gülmem, kibarca (bkz; magazin ünlüleri) gülümsedim yazını okurken, çokça gülümsedim ve Alice’in kedisi (onun için de şuna bkz; Cheshire kedisi) gibi oldu yüzüm;p

    Biraz önce C. ile konuşuyordum telefonda, tv’de magazin programı kalmış (bak sen şu işe!) ses kısık ve ekranda Bülent Ersoy’un tırnakları! Canım ya, Bülent Ersoy’un tırnakları bir tuhaf, konuşamayacağım galiba, dedim. Sevgilim, iyi misin, bırak şimdi tırnakları filan dedi. Bırakamam, çok uzun ve pembe dedim, adam en sonunda delirdiğimi düşündü ve allah şifa versin deyip kapattı telefonu (burası yalan, evet;p).

    Ben bir aydır tv seyretmiyor, gazete, dergi okumuyor ve nete neredeyse hiç girmiyordum canım. Ağır şok yaşadım dönünce, kısaca polemik filan hiç kalır bu şokun yanında, anla halimi;)

    Özetle; yaz candır;p

    Sarıldım.

  2. :) kaç gündür bi uyuzluk vardı üzerimde, seni güldürdüm, kendim de güldüm, iyi oldu. baş ağrın geçti mi tümüyle?

    ya magazin tam bir “guilty pleasure” benim için, bununla ilgili bir yazım da var hatta. -ay böyle kendine referans veren gıcık akademisyen gibi oldum :)- izliyom valla arada, hatta bakkaldan çikolata, cips alasım varsa, onları almıyorum da magazin/cemiyet dergisi alıyorum bazen, zihin abur cuburu kontenjanından. kullandıkları o dil (bu ara elitler diyolar mesela), o fotoğraflar, çok acayip, bambaşka bir dünya. bülent ersoy’un pembe tırnaklarını gördüm ben de, şok etkisi yaratıyor hakkaten.

    ne iyi yapmışsın, gazete, tv detoksu yaparak, ben de denemiştim bi ara, bildiğin daha mutlu bi insan olmuştum.

    bence de yaz iyidir hoştur.
    kucaklıyorum.

Leave a comment